“Allâhumme ileyke eş’kû dâ’fe kuvvetiy ve kîllete hiletiy ve hevâniy alennâs; Yâ Erhamerrahimiyn, ente Rabbül müstad’âfiyn; ente erhamu biy min entekileniy ilâ aduvvin bağiydin yetecehhemuniy, ev ilâ sadıykın karîbin mellektehu emrî. İn lem tekûn gadbane aleyye, felâ ubâliy, gayre enne âfiyeteke ev seûliy. Euzü binûri vechikellezi eşrekat lehu zulûmatu ve salâha aleyhi emriddünya vel âhıreti en yenzile bi gadabüke ev yehılle aleyye sehatük; ve lekel utba hatta terda ve lâ havle velâ kuvvete illâ bike.”
“Allahım, kuvvetimin yetersiz kaldığını, çaresiz olduğumu, halk nazarında hor hakîr hâle düştüğümü görüyorsun. Ya erhamer rahimiyn, zayıf görülüp ezilenlerin Rabbi sensin. Fena huylu ve fena tavırlı yabancı düşmanın eline beni terketmeyecek, hattâ himayemi ellerine verdiğin akrabadan bir dosta bile beni bırakmayacak kadar Rahimsin.

Tanrı’ım, bana karşı gazablı değilsen; çektiğim eziyet ve belâlara asla aldırış etmem. Sadece şu da var ki, koruma sahan bu tarz şeyleri da çektirmeyecek kadar geniştir. Tanrı’ım, gazabına maruz kalmaktan, yahud rızasızlığından, senin tüm zulmeti parıl parıl aydınlatan, dünya ve âhıret hallerinin yegâne selâmete çıkartıcısı olan NUR’u Vechine sığınırım. Tanrı’ım rızan olasıya senden affını arzuluyorum. Havl ve kuvvet sadece seninledir.”
Efendimiz Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem, vazife alışının ilk zamanlarında, gerçeği bildiri etmek suretiyle Taif şehrine gitmişti.
Taif halkına elinden geldiğince gerçekleri göstermek için çaba sarfetti. Fakat onlardan almış olduğu yanıt bir tek hakaret oldu. Hattâ bu kadarla da kalmayıp çoluk çocuk onu şehirden kovup, taş yağmuruna tuttular. Atılan taşlardan kutsal ayakları kan – ter içinde kalmıştı.
Nihayet akrabalarından birinin bağına ulaşarak, bu son aşama insafsız saldırıdan kurtulabildiler. Fakat çok da fazla gücüne gitmişti bu davranışları.
O hiçbir karşılık beklemeden, bir tek gerçeği bildiri etmek suretiyle onların ayaklarına gidiyor, almış olduğu yanıt ise hakaret ve taşlanmak oluyordu! Gayrı istemli bakış açısından yaşlar dökülerek yukarıda verdiğimiz DUA’yı yapmış oldu.
İşte o süre, Tanrı’ın emri ile dağlara vazifeli melek huzuru Resûle gelmiş olarak, vazifeli bulunduğunu ve şayed isterse, iki dağı birleştirerek Taif halkını helâk edebileceğini söylemiş oldu.

Oysa Hazreti Resûl intikam ardında bir kişilik sahibi değildi!
-Ümit ederim Tanrı onların neslinden İslâm’a hizmet verecek imanlı bir topluluk getirir.’ diye duada bulunmuş oldu. Ve Mekke’ye döndü.Cenâb-ı Hak, O’nun bu duasını kabul etmişti. Bir süre sonrasında, Taif’te inanç nurları yayıldı ve Taif müslüman oldu!
Büyük belâya, haksızlığa, derde, azaba düşenlerin okumasını hararetle tavsiye edeceğimiz bir duadır bu. Gece kılınan namazdan sonrasında, mümkünse secdede; yada beş zaman namazın farzlarının arkasından devam edilirse bu duaya, kısa zamanda selâmete erilir inşâalla
Bu makaleyle ilgili geri bildirim gönderin.